Sıradışı bir Cumhurbaşkanı

Abdullah Gül’ün kızına iş bulmak için çokuluslu bir şirketin Türkiye’deki genel müdürünü bizzat aradığını yazdım geçen hafta,

Haberin yayınlandığı gün Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ahmet Sever aradı,

Sever çok eski arkadaşımdır, Yıllarca birlikte çalıştık, Çok da severim,

Aradığı zaman aramızda şöyle bir konuşma geçti:

“-Fatih, yazdığın haber bence doğru değil,

-Ahmet yalanlayacağını biliyorum, İşin bu ama haberim yüzde yüz doğru,

-Hayrunissa Hanımla konuştum, Yok böyle bir şey diyor, Abdullah Bey bugün sürekli toplantıdaydı daha onunla konuşmadım ama onun da aynı şeyi söyleyeceğini biliyorum, Emin ol yok böyle bir şey,

-Var Ahmetçiğim, Kesin var, İstiyorsan şirketin adını da söyleyeyim ama sende kalsın,

-Allah Allah, Yahu Abdullah Bey’in kızı evlendi biliyorsun, Eşinin pek çok şirketi var, Hatta orada çalışması söz konusu, Ama istemiyor,

-Ahmet yazdığım yüzde bir milyon doğru, Hatta şirketin Arap ülkelerindeki bürolarında da böyle olaylar oluyormuş, Çok önemli ailelerin çocukları girip bir iki yıl çalışıp sonra kendi işlerine dönüyormuş, Şirket bu konularda çok hassas, Birinci elden biliyorum, Haber doğru,

– Çok eminsin ama bizce doğru değil,

-Ahmet sen de eski gazetecisin, Bilirsin, Ne diyecek Abdullah Bey evet yaptım mı, Ama ben biliyorum doğru olduğunu, Abdullah Bey de biliyor, Ama istiyorsan bir açıklama yolla, Onu da koyarım, Açıklamaya saygım var ama yazdığım doğru, Eminim, Hatta şunu söyleyeyim, Eşim bile biliyor bunun ne kadar doğru olduğunu,

-Peki Fatih Abdullah Bey’le konuşayım seni yine ararım”

Ahmet Sever bir daha aramadı,

Ertesi gün de Cumhurbaşkanlığının internet sitesine bir yalanlama koydular,

Alışkınız bunlara,

Bazen doğrular da yalanlanabiliyor,

Önemli değil,

Önemli olan bence Abdullah Gül’ün 10 gün beklettiği türbanla ilgili Anayasa değişikliğini Türk askerinin Irak’a girdiği gün imzalaması,

Haber merkezleri askeri operasyona kilitlenmiş,

Herkes buradan bilgiler alma peşinde,

Gazeteler manşetlerini bu işe ayırmışlar ve hazırlamışlar,

Televizyonların haber bültenleri hazırlanmış, Başlamak üzere,

Ve Köşk’ten gelen bir haber,

“Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliklerini imzaladı”

Tam gününde, Tam zamanında,

Manşete çıkamayacağı, şehit haberleri arasında kaynayacağı zamanda,

Doğrusunu isterseniz Abdullah Gül’e benim doğru haberimi yalanladığı için hiç kırılmadım,

Sıradan bir siyasetçi tepkisi,

Ama bizim şehit haberlerini hazırladığımız gün Anayasa değişikliğini kaynatması,

İşte o pek de sıradan bir siyasetçi işi değil,

Bunu yapabilmek için hayli sıradışı olmak gerekiyor,

 

 


Bir haberin içyüzü

Geçen hafta Kanal 1 Haber’de ilginç bir haber yayınladık,

Yıllardır karanlıkta kalan “Fenerbahçe kalecisi Rüştü’yü kim dövdürdü” sorusunun yanıtını veren bir haber,

Biz bu haberi yayınlayacağımızı duyurunca spor camiasındaki bütün tanıdıklarım araya girerek “Tahir Kıran arkadaşımızdır, Lütfen bu haberi yayınlama” dediler,

Elbette ki, dinlemedik,

Haberi yapan muhabir arkadaşımız Lube Ayar bu haberi uzun zaman önce ele geçirmişti,

Tamamen resmi kayıtlara ve mahkeme tutanaklarına girmiş bilgilerden oluşan haber, Lube Ayar tarafından çok önce yakalanmış ancak Ayar’ın o dönem çalıştığı Milliyet Gazetesi bu haberi kullanmamıştı,

Büyük ihtimalle beni arayanlar Milliyet’i de aramışlardı,

Haberde adı geçen Tahir Kıran’ı hiç tanımam,

Sadece geçmişte Aziz Yıldırım muhalifi olduğu için kendisine sempatim vardı,

Sonuçta bütün aracılara rağmen haberi yayınladık,

Haberde çok net ortaya çıkan bir gerçek vardı,

Rüştü’nün dövülmesi ne benim zannettiğim gibi Aziz yıldırım’ın işiydi, ne de organize bir eylemdi,

Sivasspor Başkanı Mecnun Otyakmaz’ın adamları, spontan gelişen bir olayda Rüştü’yü tartaklamışlardı ama önceden planlanmış bir durum yoktu,

Haberin ortaya çıkardığı bir gerçek daha vardı,

Rüştü’yü dövenleri kulübe üye yapan Aziz Yıldırım değil, Tahir Kıran’dı,

Bu haberden sonra Tahir Kıran ve Mecnun Otyakmaz, Lube Ayar hakkında açıklamalar yaptılar,

Lube’nin yanıt verecek bir köşesi olmadığı için onun yanıtını ben buraya aldım,

Aşağıda okuyacağınız satırlar Lube Ayar imzalıdır:

“  Tahir Kıran ve ben,,,

Gazetecilikte 9 yılı geride bıraktım,,, Bugüne kadar hakkımda açılmış hiçbir davada suçlu bulunmadım!

Geçtiğimiz hafta, Rüştü Reçber’in 1999’da Dereağzı tesislerinde tartaklanmasıyla ilgili olarak Kanal 1 Haber’de yayınladığımız telefon konuşmalarının en küçük çarpıtmaya uğramadığını kamuoyunun bilmesini istiyorum,,,

O haberde özetle, yıllardır Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a mal edilen dayak olayının, aslında Sivasspor Başkanı Mecnun Otyakmaz’ın adamları tarafından gerçekleştirildiğini, hatta yaşananların ani bir öfke patlaması olduğunu ortaya koyduk, Saldırganlardan İbrahim Gümüştekin’i de, yine bilinenin aksine, Aziz Yıldırım’ın değil Tahir Kıran’ın kulübe üye yaptığını belirttik,

Kendisini ‘azmettirici’ olmakla suçlayan tek bir kelime yayınlamadığımız halde, Fanatik gazetesine dün verdiği röportajda, haberi bizzat çarpıtmıştır!

Aynı röportajda Kıran, “beni tanıdığını” söylemiştir; ki bu sözler, hayatım boyunca bana yapılmış en büyük hakarettir! Değil onu tanımak, bugüne dek yüzünü dahi görmedim, Ama bu, hakkında çok şey bildiğim gerçeğini değiştirmez elbette!

O, kendisini nasıl tanımlarsa tanımlasın; ister işadamı, ister futbol federasyonu yönetim kurulu üyesi,,, Bundan sonra da beni tanıma şansı da, Fenerbahçe’ye başkan olma şansı kadardır! Yani sıfır!

Ben kendisini, Sedat Peker’e yönelik Kelebek Operasyonu davasının sanıklarından biri olarak biliyorum,,, Dava sonunda ‘beraat’ ettiğini de,,, Ama onun ‘beraat’ini isteyen savcının, Sedat Peker liderliğindeki örgütü ‘silahsız bir oluşum’ kapsamında değerlendirdiğini, hatta mahkemenin aksi yöndeki kararını temyiz ederek, Yargıtay’a götürdüğünü de,,,

Kıran’ın hakkımda sarfettiği, “haberi araştırmadan ortaya koyduğum” şeklindeki ifadeyi ciddiye dahi almıyorum,,,

Ama beni “tuzağa düşürülen” bir kişi olarak görmesi, itiraf etmeleyim ki, kahkalarla gülmeme neden oldu,,, Zira, ‘beraat’ ettiği dosyada, Kıran’ın yurtdışında gemisi bağlanan bir armatörü Sedat Peker’e yönlendirerek, onu nasıl “tuzağa düşürdüğüne” ilişkin bölüm, nefis bir gerilim romanı tadındaydı,,, Kıran ve arkadaşları sayesinde, insanlar hakkında çok şey öğrendim, Ve şimdi, Kıran gibi “işadamlarına” inanmak konusunda, o aptal armatörden daha iyi durumda olduğumu biliyorum!

Gelelim Tahir Kıran’la bu ‘çok özel’ röportajı yapan gazetenin ‘yazı işleri müdürü’ Mehmet Demircan ve ‘haber müdürü’ Serdar Dinçbaylı ile o sırada yanlarında bulunan ‘yayın danışmanı’ Hakan Can’a,,, Yıllardır yüz yüze bakarız, birbirimizi tanırız, ortak dostlarımızın sayısı azımsanmayacak kadar çoktur! Üzüntüyle fark ettim ki, o fotoğrafta birlikte görüldüğünüz Tahir Kıran kadar yabancıymışsınız aslında,,! Kıran’ın Fenerbahçe muhabirleriyle ve yazarlarıyla çarpık ilişkisini bilen biri olarak, bir başka dava dosyasında sizin de telefon konuşmalarınız görmek beni hiç şaşırtmayacak! Eski bir dost uyarısı!

Ve yine ‘çok özel’ bir haber yapmak isterseniz, size tavsiyemdir! Yıllardır dosya benim elimde olduğu halde, Aziz Yıldırım’ı aklayan o telefon konuşmalarının neden Milliyet’te ve Fanatik’te yayınlanmadığını da siz bulun bakalım!”

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yalanlamak zorunda kalacağımız işleri yapmadığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları