Fikrimin ince Gül’ü

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM’nin yaptığı Anayasa değişikliğini 8 gündür bekletiyor,

Bugün de bekletirse 9 olacak,

Yasal olarak 6 gün daha bekletebilir,

Sonrasında ya Meclis’e iade, ya matbaaya gönderme, ya da önce matbaaya ardından Anayasa Mahkemesi’ne gönderme,

Üçünden birini yapacak,

Tutum ilginç,

Daha önce önüne gelen her yasayı jet hızıyla imzaladı,

Bu kez bekletiyor,

Oysa türban taşını kuyuya atan bizzat Gül’ün atadığı YÖK Başkanı,

İlk demecinde “Üniversitede türban sorununu çözeceğim” diyerek fitili ateşleyen Profesör Özcan,

Gül yasayı inceliyormuş,

Rivayet o yönde,

Hepi topu 2 maddede toplasan 15 satır değişiklik,

Hepsini yukardan aşağı, aşağıdan yukarı incelesen ne olur?

Üstelik de tartışması yıllardır sürüyor, 20 gündür de en üst perdeden tartışılıyor,

Bir gecede gündeme gelip, bir saatte çıkmadı ya bu değişiklik!

Gül, Anayasa değişikliğini bekletiyor,

Çünkü ortada ciddi bir tuluat var,

Bekleterek, inceleyerek gelecek için kendine biçtiği rolün gereğini yapıyor,

“Akil, dengeli, heyecanlara kapılmayan, tarafsız, herkesin Cumhurbaşkanı”

Gül’ün yasayı bekleterek verdiği mesaj bu,

Mesajın bir de alt mesajları var,

Gül “bekleterek” şöyle diyor:

“Ben diğerleri gibi değilim, Gerilimden beslenmem, İçinden çıktığım siyasi görüşe körü körne bağlı olanlardan değilim, Ben milli görüş gömleğini gerçekten çıkardım, Ben ülkede sıkıntı yaratacak işleri öyle gaza gelip yapmam, Ben başkayım, Beni istemediniz ama ben Cumhurbaşkanlığı koltuğuna en layık adamım”

Gül bu yüzden bekletiyor,

Amacına da ulaşıyor,

CHP’nin en yetkili ağızları bile çıkıp, “Gül bu yasayı imzalamazsa hepimizin Cumhurbaşkanı olur, Ona ‘Cumhurbaşkanım’ deriz” diyor,

Asker bir şey demiyor ama onların da içten içe böyle düşündüğünü tahmin edebiliriz,

Gül biliyor ki, AKP tabanı içinde dahi türbanla ilgili Anayasa değişikliğinin toplumu getirdiği noktadan sıkıntı duyanlar var,

Hem onları kazanıyor, hem de müzmin muhalefeti,

Ve bir kez daha 7 yıl sonranın planlarını yapıyor,

Öfkeyi değil, salim düşünceyi sanata dönüştürdüğünü gösteriyor,

Gül Kayseri havasında oluşmuş genlerine uygun davranıyor,

Gül’e bakınca Kayserili işadamlarının neden başarılı olduklarını daha iyi anlıyorum,

 

 


Körle yatan şaşı kalkarsa aptalla yatan ne olur?

Hıncal Ağabeyimizin Hürriyet’ten Ayşe Arman’a verdiği röportajı okurken çok eğlendim,

Frenleri koyvermiş, vitesi boşa atmış, kimseyi umursamama havasına girmiş bir adamın röportajı,

Hıncal Abimizin aslında öyle olmadığını iyi bilirim,

Ama anladığım kadarıyla kendine o rolü biçmiş,

Röportajın bir yerine takıldım,

Uluç diyor ki: “Kadının aptalı makbuldür, Akıllısı insanı yorar”

Ha bir de eklemiş, “Ben sadece dış güzelliğe bakarım”

Güzellik meselesi görecelidir, Karışmayız, Herkes güzelliğe bakar da, herkes aynı güzelliği görmez,

Buna bir şey diyemem,

Ama “Kadının aptalı makbuldür, Akıllısı adam yorar” sözüne şiddetli itirazım var,

Ben de Hıncal Uluç’un tam aksini düşünüyorum,

“Kadının akıllısı makbuldür, Çünkü aptalı insanı yorar”

 Hıncal Uluç’a sormak isterim arkadaş seçerken de aptal olanı mı tercih ediyor?

Hıncal Abimiz diğer röportajlarında kadınlarla yapmaktan hoşlandığı şeyleri sayarken pek çok şeyi paylaşmaktan, entellektüel faaliyetlerde bulunmaktan, birlikte konsere gitmekten, tiyatroya gitmekten, kitap okumaktan, şiir yazmaktan söz ediyor,

Peki bir aptalla bunları nasıl yapıyor?

Aptal bütün bunlardan ne anlıyor, ne haz alıyor?

Yoksa bütün bunlardan sıkılıyor mu?

Sıkıldığı için mi Hıncal Uluç’un çok kızdığı bir şekilde hep telefonunu açık bırakıyor?

Bu yüzden mi başkalarıyla yapacağı programlar için Hıncal Uluç’u ekiyor ve Uluç tercih edilmemekten bu yüzden mi yakınıyor?

Yapma Hıncal Abi yapma,

Akıllı kadın yormaz, aptal kadın yorar,

Galiba sen bunu bilmediğin için sık sık kadınlardan yakınan yazılar yazıyorsun,

O kadınları yazmaktan yorgun düşüyorsun,

 

 


Komedi Dükkanında koltuk sevdası

Sinan Çetin’in ekibinin yaptığı ‘Komedi Dükkanı’ diye bir program var,

Son zamanlarda çok popüler,

TV 8’de yayınlanıyordu,

Geçen hafta yayınlanmayınca herkes sormaya başladı, “Ne oldu, yayından kalktı mı?” diye, Hayır kalkmadı,

Transfer oldu,

Sabah Gazetesi’ne,

Orada oynanıyor,

Hem de banttan değil canlı,

TMSF Sabah’ın yayın yönetmeninin haberi olmadan bugüne kadar onlarca işlem yaptı,

Son olarak da bir genel yayın yönetmeni atamış,

Şimdiye kadar yapılan her şeye seyirci kalan yayın yönetmeni bu kez diklenmiş, “Ben bu atamayı kabul etmiyorum, Yaparsanız istifa ederim” diye rest çekmiş,

TMSF restini görüp istifayı kabul etmiş,

Yayın yönetmeni bunun üzerine pişman olmuş,

Abdullah Gül’ü devreye sokup istifasını geri almaya çalışmış ve ertesi gün hiç bir şey olmamış gibi gelip makamına oturmuş,

Bu iddialar iki gündür her tarafta yayınlanıyor,

Gazete çalışanları şaşkın, TMSF yöneticileri şaşkın,

Herkes şaşkın,

Yayın yönetmeni ise pişkin,

Ben hayatımda böyle bir koltuk sevdası görmedim,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Koltukların insanları değil, insanların koltukları şereflendirdiğini anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları