Türkiye’nin AB’ye girmesi imkansızdır diyen bankacı

Az sonra yazacağım satırları, daha doğrusu aktaracağım bir konuyu bundan yıllar önce de yazmıştım,

O zaman ben dahil kimse bunun içindeki anlamı tam olarak çözememişti belki,

Ya da imkansız gibi görünmüştü,

Bugün daha iyi anlarız diye bir kez daha yazma gereği hissettim,

Olayın geçtiği yer o zamanın parlak, şimdinin batık bankacısı Erol Aksoy’un ofisi,

Aksoy’un çok önemli bir konumu var,

Avrupa’nın en büyük bankalarından birinin tecrübeli yönetim kurulu başkanı,

O günlerde Türkiye’nin en önemli konusu Avrupa Birliği meselesi,

Türkiye AB’ye üyelik için yine bastırıyor ama AB oralı olmuyor,

Türkiye’de konuyla ilgili derin tartışmalar var,

Erol Aksoy Avrupalı bankacı konuğunu böyle bir ortamda misafir ediyor,

Bankacılar arasındaki sohbette haliyle konu Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine geliyor,

Konu uzayıp çeşitli tezler ortaya atılınca Alman bankacı durumu toparlamak için kendi görüşlerini aktarıyor ve bence tarihi bir tespit yapıyor,

Alman Banka CEO’sunun sözyelidiklerini aynen aktarıyorum:

“Boşuna konuşuyoruz, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği ekonomik değil siyasi bir konudur, Ekonomik bir konu olsa şimdiye kadar çoktan hallolmuş olurdu, Bu siyasi bir meseledir, Bir demokrasi meselisidir, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olması imkansızdır”

Bu sözler Erol Aksoy’u şaşırtıyor,

Hatta biraz da küstahça geliyor,

Aksoy “Neden” diye soruyor,

Alman’ın yanıtı müthiş:

“Türkiye’nin Avrupa’da kabul görecek tarzda bir demokrasiye geçmesi için yapması gereken tek bir şey var, Türk ordusunun Türk siyaseti üzerindeki etki, denetim ve vesayetini kaldırması ve demokrasiyi kendi kurum ve kurallarıyla işlemeye bırakması gerekir, Bunun dışında bir demokrasi Avrupa’da demokrasi olarak algılanmaz, Böyle olmayan bir demokrasi Avrupa’da kendine yer bulamaz, Fakat Türkiye’de böyle bir şeyin tek bir sonucu olur, Ordunun demokrasi ve rejim üzerindeki vesayeti kalkarsa Türkiye’nin bir İslam ülkesine dönüşmesi, bir din devleti görüntüsüne girmesi kaçınılmazdır, Hristiyan ağırlıklı bir Avrupa Birliği bir İslam devletini bünyesine katmaz, katamaz,, Türkiye AB konusunda bir kısır döngü içindedir, Ya asker siyasetin üzerinde olduğu için AB’ye giremeyecektir, Ya da İslam devletine dönüştüğü için, Bunun anlamı şudur, Türkiye hiç bir zaman AB üyesi olamayacaktır”

Erol Aksoy bu sözlerden çok etkilenmişti ve bana aktarmıştı,

O gün henüz AKP kurulmamıştı bile, Tayyip Erdoğan belediye başkanıydı,

Ve biz Türkiye’nin bir din devleti olacağını aklımıza bile getirmiyorduk,

Ülkeler büyük tablolara benziyorlar,

Bazen uzaktan bakınca kompozisyon daha iyi anlaşılabiliyor,

 

 


Borcunu ödeyenler kötü çocuk ödemeyenler iyi

Halis Toprak’ın TMSF’ye olan borcu 76 milyon dolara inmiş,

TMSF’nin tahsilat rakamlarına bakınca bir şey ortaya çıkıyor,

TMSF’nin kamuoyu önünde küçük düşürdüğü, tartıştığı, anlaşamadığı, suçladığı isimler TMSF’ye daha fazla para ödemişler,

TMSF’nin yaptığı tahsilatın neredeyse yüzde 90’ı bu kişilerden gelmiş,

TMSF ile anlaşan, protokolle borç ödeme takvimi oluşturan “İyi çocuklar” ise neredeyse beş kuruş bile ödememişler,

Protokoller, anlaşmalar TMSF lehine, kamu lehine işlememiş,

Bunlardan bir tahsilat yapılmamış,

Buna rağmen bunlar hakkında hiç bir işlem yapılmazken, bunlara toz kondurulmazken protokol yapmadığı halde borçlarını ödeyenler kamuoyu önünde en fazla rezil edilenler olmuş,

Sevgili dostum Ahmet Ertürk’ten TMSF ile yaptıkları protokolü borç ödememek için kullananların da üzerine aynı kararlılıkla gitmesini bekliyorum,

Çünkü mevcut durum vicdanımı zorluyor,

Paper Moon’da Cavit Çağlar’ı gördükçe için sıkılıyor,

 

 


Otomobil koleksiyonerliği

Müzayedeci Turgay Artam “Biz antika otomobil müzayedesi yaptıkça Türkiye’de otomobil kolleksiyonerliği gelişti” demiş,

Hikaye anlatmış,

Turgay Artam’ın otomobil müzayedelerini izliyorum,

Pek de koleksiyonluk bir parça olmuyor,

Ya galerilerin getirdiği 1973 öncesi bazı otomobiller, ya da koleksiyonerlerin beğenmediği araçlar, Hatta bazı döküntüler,

Arada belki bir iki iyi parça,

Barış Manço’nun otomobillerinin satışından beri Türkiye’de koleksiyonerlerin iştahını kabartacak bir satış olmadı,

Artam’ın müzayedelirene konulan araçlar genelde çok kötü restore edilmiş, evrensel piyasa fiyatlarını çok üzerine satılan otomobiller,

Bunlardan koleksiyon otomobili pek ender çıkıyor,

Genelde modaya uyup eski bir otomobil sahibi olmak isteyenler alıyor,

Ama aldıktan sonra başlarına nasıl bir bela aldıklarını farkediyorlar,

Çünkü eski otomobil bir aşk işi,

Bunlarla sorunsuz, sıkıntısız bir 100 kilometre yapmak bile mümkün değildir,

Bunlara bakabilmek için ya evinizde bir tamirhane kurmanız, ya da bir kaç kişi biraraya gelip bir tamirhane oluşturmanız ve oradaki personeli her biri birbirinden çok farklı bu araçların bakımlarını, tamirlerini yapabilecek şekilde eğitmeniz gerekir,

Tek bir parça için dünyayı dolaşmanız, otomobil kulüpleriyle içli dışlı olmanız ve sinirlerinizi aldırmanız gerekir,

Müzayededen otomobil almakla koleksiyoner olunmaz,

Olsa olsa başa bela alınır, 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Görgüsüzlüğün de bir yaşam biçimi olduğunu anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları