Türban serbest olsun da, nereye kadar!

Başbakan Erdoğan o amaçla mı söyledi bilemiyorum ama “Türban siyasal simge olsa ne olur?” demesi tartışmayı farklı bir boyuta götürdü,

Şimdi herkes “Bakın itiraf etti siyasal simgeymiş, O zaman okullara girmesin” diyor,

Komik,

Erdoğan “Siyasal simge değildir” deseydi üniversitelerin kapısı türbanlılara açılacak mıydı?

Herkes biliyor ki, Türkiye’de bir grup türbanı siyasal simge olarak kullanıyor,

Karşıtlar sesini yükselttikçe simge güçleniyor, taraftar topluyor, güçlü bir siyasi malzeme haline geliyor,

Biz “Türban üniversitelerde serbest olsun mu?” diye tartışırken türban ilkokullara kadar giriyor,

Bence bu işi artık noktalamak lazım,

Anayasa Mahkemesi’nin bu işe vurduğu kilidi açmak lazım,

Başından beri üniversitelerde kılık kıyafet serbestliğinden yanayım,

Ama korkum üniversitelerden sonra sıranın liselere gelmesi,

Ardından da “Okuttuğumuz bu kızlar işsiz mi kalsın” denilerek kamu kurumlarına kadar inmesi,

“İnsin, ne var?” diyenler olabilir,

Olmaz,

Çünkü toplumda rahatsızlık yaratır,

Devletin inançlara bakışında sıkıntılı bir durum yaratır,

Çoğunluk için belki bir şey değişmez ama azınlıklar kendini rahatsız hisseder,

Demokrasi çoğunlukları mutlu ederken azınlıkları mutsuz etme rejimi değildir,

Tam aksine çoğunluklara karşı azınlıkları da koruma rejimidir,

Bunun çözümü de basittir,

Eğer ille de bunu Anayasa’ya koyacaksanız türban falan demeye gerek yoktur,

“Kamuda hizmet verenler herhangi bir dini veya siyasi sembol takamazlar, Hizmet alanlar açısından böyle bir zorunluluk yoktur” anlamına gelecek bir madde koyarsınız,

Üniversitelerde de türbanı serbest bırakırsınız,

Ama dediğim gibi korkum bu işin orada kalmaması,

 

 


Bedevi, deve ve çadır

Aktaracağım hikayeyi bir okur yolladı,

İsterseniz bugüne, türban meselesine uyarlayın, isterseniz Türkiye’nin “Çok partili düzene geçtiği” dönemde olan bitenlere,

“Bedevi’nin biri çölde devesiyle yol almaktadır, Birden ufuk kararır, rüzgar başlar,

Bedevi kum fırtınasının geldiğini anlar,

Devesini kuma yatırır,

Küçük çadırını devenin arkasına kurar ve içine girer,

Fırtına görülmemiş boyuttadır,

Bir süre sonra deve yalvarmaya başlar: “Sen içerde rahatsın, Benim ise gözlerime kulaklarıma kumlar doluyor, Ne olur yalvarıyorum, bırak da hiç olmazsa başımı çadıra sokayım”

Bedevi üzülür,

“Tamam” der,

Deve başını çadıra sokar,

Biraz sonra deve yine sızlanmaya başlar,

“Kum taneleri boynumun ince derisini kırbaç gibi dövüyor, Çok canım acıyor, Lütfen boynumu da sokayım”

Bedevi bakar ki durum acıklı, Bunu da kabul eder,

Aradan biraz daha geçer,

Deve yine ağlamaklı yalvarır: “Dayanacak gücüm kalmadı, Bedenim bitti, Kumlar mahfetti, Bir kaç dakikalığına da olsa gövdemi de içeri sokayım, Biraz soluklansın söz çıkarırım”

Bedevi buna da razı olur,

Deve çadıra tam olarak girer,

Fakat içerde ikisine yetecek yer yoktur,

Deve bakar ki, çadır rahat ama ikisinin de sığmasına imkan yok, Bir tekmeyle bedeviyi dışarı atar”

Hikaye ilginç,

Okurum bundan bir ders çıkarmış kendince ve Atatürk’ten sonra gelen liderleri Bedevi’ye benzetmiş,

Tabii bu hikayenin içinden karşı argümanlar da çıkarmak mümkündür,

Bazıları yükü taşıyan deve olduğuna göre çadıra da o girer” diyecektir,

Ama deve çadıra girdikten sonra sızlanma sırasının bedevide olacağını da unutmamak lazım,

 

 


Kariyer planlaması

Sabah’ın başındaki tosun yine esip, yağıp, gürlemiş,

“Bize çamur atan tetikçiler, şerefsizler, haysiyetsizler, biz demokrasi, zart zurt,,,,”

Okudum güldüm,

Biz diyoruz “Kankan Salih Memecan kamu kurumlarına karikatür satmış, kitap satmış” buna yanıt yok yaygara var,

“Tetikçiler, alçaklar”

Bırak onu bunu, Salih Abin yanıt versin, “Satmış mı satmamış mı?”

Tetikçilermiş,

Ne tetikçiliği be yavrum,

Sabah’ta POAŞ haberini yaptığımız zaman Doğan Grubu’na en sert eleştirileri sen yazmadın mı be çocuk! 

Ertuğrul Özkök’e  “Pompacı” lakabını sen takmadın mı?

Ben mi dedim sana “Yaz” diye, İnandığın için mi yazdın,

Keza Hilton olayında da en sert tavrı sen almadın mı?

Eğer ben “Yaz”  dediysem o zaman tetikçi sen mi oluyorsun!

Güldürme beni çocuk,

Zaten topu topu üç konu var üzerine yazı yazdığın: “Demokrasi, liberalizm, Sabah’ın ilkeleri”

Ha biraz da ilkokul düzeyinde Fenerbahçe methiyesi,

Arada bir de sayemizde gaza gelip “Alçak tetikçiler” kükremesi,

Bütün  sermayen bu,

Sabahattin Önkibar yazdı, Güneş Taner’in Karamehmet’ten ricasıyla Akşam’ın Ankara temsilcisi olmuşsun,

Abdullah Gül’ün tavassutuyla Sabah’ın başına geçtin onu herkes biliyor zaten, 

Kariyer planlamanda bundan sonra kim var çocuk?

Hangi makam için kimin önünde eğileceksin? 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kendimiz için istediğimiz her şeyi başkası için de istemeye hazır olduğumuz zaman

Erişilebilirlik Araçları