AKP’nin Kendi Kendine Sorması Gereken Soru

Sabah’ta Emre Aköz ilginç bir soru sormuş,

Aköz’ün Sabah Gazetesi için hazırladığı Fethullah Gülen yazı dizisinden sonra farklılaşan siyasi tavrı ve giderek AKP sözcülüğüne varan yazarlığı sorunun “İlginç olma özelliğini” ortadan kaldırmıyor,

Emre Aköz, Toktamış Ateş’e dayandırdığı sorusunda şöyle diyor:

“Toktamış Hoca AKP’nin ekonomi, dış siyaset, sosyal, sağlık ve Güneydoğu politikalarını beğendiğini söylüyor ama AKP’ye oy vermem diyor, Çünkü bizden değiller diyor, Bu çelişki değil mi? Bir iktidarı beğenirseniz oy verirsiniz, Ne demek bizden değil”

Emre Aköz, zurnanın zırt dediği yeri anlamıyor, anlayamıyor,

“Bizden değil” lafının içerdiği anlamı kavrayamıyor,

Doğrusunu isterseniz, ben de AKP’nin pek çok politikasını doğru buluyorum, Ekonomide geçmişten devraldıkları programı, fazla geliştiremeseler de başarıyla sürdürdüklerini düşünüyorum, Dış politikada çok da başarılı değiller, Kronikleşmiş çok önemli sorunlara büyük bir iştahla çözüm bulmak için atıldılar ama beceremediler, Yine de iyi niyetlerini ve çalışkanlıklarını takdir etmemek elde değil,

Güneydoğu ve Kürt meselesini farklı bir biçimde ele aldılar ve şimdilik başarılı görünüyorlar,

Sağlık politikasında halkta bir memnuniyet sağladıkları gerçek, Fakat bu politikanın sürdürülebilirliğini ve maliyetini gerçekçi bulmuyorum,

Sosyal konularda iktidar olmadan önce de başarılıydılar, Bu başarıyı sürdürüyorlar,

Tarımda geçmişe oranla çok daha tutarlı politikalar uyguluyorlar,

Özelleştirmede büyük başarı sağladılar,

Yabancı sermaye girişinde rekor kırdılar,

Faiz politikalarını gerçekçi bulmuyorum ve bir yerden patlayacağına inanıyorum,

Ama sonuç olarak Türkiye’nin son yıllarda gördüğü iktidarlardan çok daha başarılı oldukları kesin,

Ama zurnanın zırt dediği yer “Bizden olmamak” meselesi,

Toktamış Ateş’e buna söyleten nedir bilmiyorum ama benim Toktamış Ateş gibi düşünmeme neden olan AKP’nin ta kendisi,

Çünkü “Bizden olmamak” ın mucidi onlar,

Ben de yukarıda saydığım nedenlerle AKP’yi uzun süre destekledim,

Şahsi olarak da “Bizden değil” muamelesine hiç maruz kalmadım,

Ama Merkez Bankası Başkanı atamasında AKP’nin “Onlardan olmayanlara” bakışını gördüm,

Benim için film orada koptu,

Düşününüz, Merkez Bankası Başkanı için bir atama yapılacak, Önerilen adayların tümü için belirlenen kriter “Bizden” olmak,

Onun göstergesi de eşinin başının türbanlı olması,

On aday olur, Beşinin eşinin başı açık, beşinin kapalı olur, Anlarım, Bankacılık sektöründeki oran bu olmasa da “Toplumdaki oran da bu” derim,

“Bizden olmak” kavramını gözümüzün içine sokan AKP’nin ta kendisi oldu,

Sonrasında zaten bütün kritik atamalarda, hatta kamu ile ilişkili sivil toplum kurulularında bile bu kriter ortaya çıktı: “Bizden olmak”

Emre Aköz’ün sorusu yerinde bir sorudur,

Ama muhatabı AKP’yi kendinden görmeyenler kadar AKP’dir,

AKP “Biz bizi beğenen bu insanları neden kendimizden görmedik ya da bizi kendilerinden görmemelerine neden olacak ne yapıyoruz” sorusunu sormalıdır,

 

 


Suudi Arabistan’da Yaşamak İster Misiniz?

Emre Aköz’e bir sözüm daha var,

Emre kardeşim,

Bir iktidarın ekonomi politikalarını, dış politikalarını ve daha bilumum politikalarını beğenmek önemlidir,

Ama ondan daha önemlisi o iktidarın, o yönetimin ülkede yarattığı iklimi beğenmektir,

Kişi başı gelir 50 bin dolar olabilir, Uluslararası ilişkilerin çok çok iyi olabilir, Bütün hastalar bedava tedavi ediliyor olabilir, Herkesin evi, otomobili olabilir, Ama bütün bunlara rağmen o ülkede kendini çok iyi hissetmeyebilirsin,

Mesela bu dediklerimin hepsi Suudi Arabistan’da var, Ya da Brunei Sultanlığı’nda var,

Sen ve sevgili eşin gidip oralarda yaşamak ister misiniz?

Ben istemem,

Para ve başarı her zaman saadet getirmez,

 

 


PKK Siyaseten Tükenme Noktasında

Başbakan Erdoğan’ın kafasında PKK ile ilgili bir çözüm olduğunu düşündüğümü yazmıştım,

Ülke bu konuya odaklanmış, gerelim doruğa çıkmışken, Erdoğan’ın rahat hali beni bu düşünceye yöneltmişti,

Tanıdığım Erdoğan,  bu işi kafasında bir şekilde çözmüş olmasa bu kadar rahat olmazdı,

Eleştirilere aldırmıyor, yanıt bile vermiyordu,

Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı ile yaptığım iki ayrı görüşmede onların da çok rahat olduğunu görmüştüm,

Ki, bu görüşmeler Dağlıca baskınının hemen ertesindeydi,

Belli ki, devletin zirvesi hesaplı kitaplı bir bekleyiş içindeydi,

Fazla bekletmediler,

PKK’ya yönelik operasyonu günlük sonuçları açısından çok da önemsemiyorum,

Örgütün verdiği kayıp yüzde 5 civarında,

Ancak siyasi kaybı yüzde 90,

Rahat hareket ettiğini düşündüğü bir bölgede, hiç de rahat olmadığı, hatta fevkalade sıkıntılı bir yere sıkıştığı ortaya çıktı,

Güvendiği ABD’den tokat yedi, Daha çok güvendiği Avrupa kendilerine tamamen yüz çevirdi, 

Öyle ki, Avrupa’nın marjinal gazeteleri bile PKK’ya arka çıkmaktan vazgeçtiler,

PKK tarihinin en zayıf, en sıkıntılı sürecine girdi,

Öcalan’ın yakalanması dahil, ilk kez moral avantaj bu denli Türkiye’den yana,

Şimdi bu avantajın nasıl kullanılacağı önemli,

 

 


Okurdan Ali Koç Hatırlatması

Okurların dikkati gerçekten takdire şayan,

Dün bir okurum eski bir yazımı e posta ile yollamış,

Fenerbahçe ile ilgili bir yazı,

Fenerbahçe’nin başarısız bir Avrupa macerası daha yaşamasının ardından özetle şöyle yazmışım:

“Fenerbahçe’nin Avrupa’da başarılı olabilmesi için Ali Koç’un Fenerbahçe Başkanı olması lazım, Ancak onun gibi birinin vizyonu ile Avrupa’da başarı hayali gerçekleşebilir”

Okurum diyor ki, “Haklı çıktınız, Başkanlığı değil, 2, Başkanlığı bile yetti, Demek ki, bir de Başkan olsa neler olacak”

Güldüm,

En büyük rakibe akıl vermişim demek,

Ne bileyim ben Ali Koç’un Koç Grubu prensiplerini bir kenara bırakıp bu işe gireceğini,

Mustafa Koç’un evinde yediğimiz bir yemekte Ali Koç’a “Fenerbahçe’ye Başkan olman lazım” dediğimde Mustafa Koç’un, “Yok aman diyim, Biz bu işlerden uzak dururuz” demiş olmasına güvenmişim herhalde,

Şaka bir yana her yerde yönetim çok önemli,

Aynı kurum iki farklı elde, iki farklı yöne doğru gidebiliyor,

İster iş dünyasında olsun, ister siyasette, isterse sporda,

Fenerbahçe ile Galatasaray’ın durumları bunun en somut iki örneği,

Etrafınıza bakın daha pek çok örnek göreceksiniz,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kafamızı hinliğe değil yeniliğe yorduğumuz zaman

Erişilebilirlik Araçları