En Çok Mahalle Baskısı Erdoğan’ın Üzerinde Var

Başbakan Erdoğan sık sık “Mahalle baskısı yok, olmaz da” diyor,

Çok merak ediyorum, kendi söylediğine kendi inanıyor mu?

Çünkü mahalle baskısını, herkesten önce ve herkesten çok o üzerinde hissetti, hissediyor, hissedecek,

Belki yanılıyorum, bilmiyorum ama ben Başbakan Erdoğan’ın bugün gelinen noktadan hoşnut olduğunu zannetmiyorum,

Ben hala Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti’ni rayından çıkarma planıyla yola çıktığına inanmak istemiyorum,

Kimbilir belki de bu kadar yanılmış olmak istemediğimdendir ama Erdoğan’ın Özalvari bir muhafazakarlık peşinde olduğunu düşündüm hep,

Belki biraz fazlası ama daha fazlası değil,

Ancak bence ipler onun elinden, kontrol onun çevresinden çıktı,

Çünkü hep sözü edilen mahalle baskısını önce Erdoğan üzerinde hissetti,

O mahalleden geliyordu, O mahallenin çocuğuydu ve mahalle halkı onun peşini bırakmadı,

Mahallesinden kopamadı, Bazen siyasal, bazen duygusal nedenlerle mahalleye boyun eğdi,

Mahalle baskısı onu ezdi,

O “Değiştim” dedi, “Değişemezsin” dediler,

Bakın recep Tayyip Erdoğan’ın 2002 yılındaki yol arkadaşlarına, bir de bugünkülere,

Onun değişimine inanıp yanında yer alanların büyük bölümü bugün artık yok,

Belki bir ikisi hala yanında ama onlar da siyasetten değil, dostluktan yanındalar,

Tayyip Erdoğan, Başbakan olmasına rağmen mahalle baskısına boyun eğdi,

Ona boyun eğdiren mahalle başkasına ne yapar hiç düşündü mü?

Şimdi mahalle baskısı yok diyor,

Bence bunu ön son söyleyecek kişi o, 

 

 


Fazıl Say’ın Sözleri Bir Milattır

Herkesin düşünme, düşündüğünü söyleme hakkı var da, Fazıl Say’ın yok mu?

Bir sanatçı konuştu,

Neredeyse gırtlağına sarılacaklar,

Onun söylediklerinin tersini söylemek serbest, Ama Say’ın söylediklerini söyleyince hakaretin bini bir para,

Onlar gibi düşünenlere alkış, onlar gibi düşünmeyenlere sopa, Hiç değilse şimdilik aba altından,

Fazıl Say’a dört koldan saldırılıyor,

Eğer samimiyseler, Say’a saldıracaklarına “Biz bir sanatçımızın böyle düşünmesine, böyle hissetmesine neden olacak ne yaptık?” diye sormaları gerekmez mi?

Diyorlar ki, “Fazıl say geçmişte bu hükümete sempati duyduğunu söylemedi mi?”

Sorun da bu ya,

“Başlangıçta bize güvenenler şimdi artık niye güvenmiyor, Neyi yanlış yapıyoruz” sorusunu sormanın zamanı şimdi değilse ne zaman?

Bu son derece basit soruyu sormaktansa, Say’a saldırmak çok daha kolaylarına geliyor,

Tabii işlerine de geliyor,

Say’ı öyle bir hale getirelim ki, bir daha kimse böyle düşünse bile söylemesin diye Say ateş altında,

Öyle de oluyor,

Say’a destek veren tek bir aydın, tek bir sanatçı, tek bir Allah’ın kulu çıkmıyor,

Sağda solda Cumhuriyetçi kesilen, medyaya söven, bize küfreden, masalarda vatan kurtaran aslanlardan çıt yok,

Biliyorum, Fazıl Say’ı bu sözleri söylediğine pişman edecekler,

Bir tek kişi bile yanında durmayacak,

Kimse ona destek vermeyecek,

Meyhane kahramanı, el bardak sanatçılarımız konuşamayacaklar,

Ama Fazıl Say’ın sözleri bir milat olacak,

Anlaşılsa da, anlaşılmasa da!

 

 


Ben Oradaydım, Siz Neredeydiniz?

Cuma günkü yazımdan sonra aldığım mailleri, düşmanım alsın istemem,

Yüzlerce, belki de binlerce,

Büyük bölümü küfür, kıyamet,

Öyle böyle küfürler değil,

İkinci büyük parça “Yeni mi anladım, Bugüne kadar ne yaptın da şimdi yazıyorsun” diyenler,

Küçük bir bölüm de “Eline sağlık” diye yazanlar,

Küfürleri sahiplerine aynen iade ederek başlayalım ve gelelim “bugüne kadar ne yaptın” diyenlere,

Bir süre Erdoğan’ın samimiyetine inanmaktan başka bir yanlış yapmadım,

Ama çok şey yaptım,

Mesela Refahyol döneminde yaptıklarım ortada,

O dönem, bir dakika karanlık kampanyasını ateşlemek dışında onlarca meydan toplantısı yaptım,

İstanbul’un, Ankara’nın, İzmir’in meydanlarında binlerce kişinin toplanıp Refahyol’a, karşı seslerini yükseltmesinin bir parçası oldum,

Her toplantı öncesi radikal İslamcı örgütler peşime katiller takarken, cezaevlerinde benim öldürülmem için planlar yapılırken, Emniyet “Meydanlara çıkmayın, güvenliğinizi sağlayamayız” derken, Elazığ’dan beni öldürmek üzere ölüm timleri peşime yollanırken, gecenin bir vakti onlarca polisle gittiğim yerlerden zırhlı araçlarla kaçırılırken, protesto gösterileri sırasında tutuklanırken, Aydın Doğan “Sen gazetecisin eylemci değil, Bir daha böyle bir şey yaparken seni kovarım” mesajları gönderirken ben sokaklardaydım,

Aydın Doğan’ın dediği gibi bunlar bir gazetecinin üzerine vazife değilken bu oradaydım,

Yarın gerekirse yine orada olurum,

Peki şimdi bana “Yeni mi uyandın” diyenler,

O zaman siz neredeydiniz?

O günlerde şimdiki gibi internet de yaygın değildi ki, “İnternette protesto” ediyordunuz diye düşüneyim,

Gerçek neredeydiniz?

Sıcak yataklarınızda mı? 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kavak gölgesinde uyurken, kavağın gölgesini kendi gölgemiz zannetmediğimiz zaman

Erişilebilirlik Araçları