Ufuk’un Yerinde

Gazeteciliğe başladığım Cumhuriyet’te masa komşum Ufuk Güldemir’di,

O zamanın Cumhuriyeti gerçek bir gazete gibi olduğu için servisler yanyanaydı ve farklı servislerde olmamıza rağmen Ufuk’la yanyana oturduk, O zaman bilgisayar falan yok, hepimiz daktiloyla yazıyoruz, Ufuk bir Commodore bilgisayar bulmuş onunla yazıyor, “Gazeteciliğin geleceği burada” deyip duruyordu,

Sonra Sedat Ergin Hürriyet’e geçip Washington’a yollanınca,  Cumhuriyet de Ufuk’u Washington temsilcisi yaptı,

Ayrıldık,

Ufuk Güldemir Washington’dan döndükten sonra yine görüşür, konuşur olduk,

Sonrasında o televizyoncu oldu,

Dik başlı, kendine has bir adam olduğu için benzer özellikler taşıyan Erol Aksoy ile geçinemedi, Erol Aksoy, Ufuk’un görevini bana önerdiğinde kabul etmedim,

“Onun yerini almak” istemedim,

Erol Bey, “Ufuk’u ben de çok severim ama sen kabul etsen de etmesen de Ufuk’un yerine birini getireceğim zaten” dedi,

Edemedim,

Ufuk’un yerine Reha Muhtar geldi

Sonrasında Ufuk kısa dönemlerde iki büyük gazetede yayın yönetmenliği yaptı,

Sabah’ta da, Milliyet’te de dayanamadı,

Çünkü patron kim olursa olsun, gazetenin patronu kendisi olmak isterdi,

Patronlar istemediler,

Bir başka büyük basın grubunda yöneticilik yaparken aradı, Buluştuk, “Çok baba bir gazete planlıyorum, Gel beraber yapalım” dedi,

Çalıştığı patrondan hoşlanmazdım,

“O adamlarla olmaz” dedim,

“Ne alakası var bizim gazetemiz olacak, Karışmayacaklar, Basıldıktan sonra görecekler” dedi,

“Onlar mı? Eşyanın tabiatına aykırı, Anında kapıya konuruz” dedim,

Haklı çıktım, Daha gazete çıkmadan Ufuk’u kapının önüne koydular,

Her yeri denemiş, her yerde başarılı olmuştu ama patronlarla geçinememişti,

Kalktı Habertürk’ü kurdu, Orada da başarılı oldu,

Üstelik bu sefer en kronik sorunu olan patron sorunu da yoktu,

Önce internet sonra televizyon,

Bir türlü geçinemediği medya patronlarının arasına girdi ama hiç bir zaman medya patronu olmadı,

Hep gazeteci kaldı,

Ufuk’la yollarımız yine kesişti,

Şimdi artık onun Habertürk’ünde yazacağım, Onun televizyonunda program yapacağım,

Şimdi diyeceksiniz ki, “Habertürk artık Ufuk’un değil ki!”

Yanılıyorsunuz, Hisseleri satılmış olabilir, Habertürk’ün yoluna güçlü bir şekilde devam edebilmesi için bir büyük medya grubunun çatısı altına girmiş olabilir, Ama Habertürk hala Ufuk’un Habertürk’ü,

Yola çıktığı anlayışla, aynı fırlamalık, aynı özgürlük ruhu, aynı sınır tanımazlıkla yoluna devam edecek,

Tabii bazıları bunu kabul etmekte anlamakta zorlanacak ama Habertürk aynı kalacak,

Ufuk artık aramızda değil,

Fakat ben onun cep telefonu numarasını hala telefonumdan silmedim,

Silemedim, Elim varmadı,

Acaba bugün arayıp “Ben de geldim” desem “Hoşgeldin” der mi?

 

 


Tam da Planlandığı Gibi

Dün bir gazeteci dostum arayıp “Nostradamus gibi oldun” dedi,

Anlamadım,

Açıkladı, “Sabah-ATV ihalesi ile ilgili ne desen çıkıyor, İlk günden beri söylediklerin bir bir gerçekleşiyor” dedi,

“Şu şu isimleri yollayacaklar” demişim çıkmış,

“Bu fiyata satamazlar” demişim çıkmış,

“Murdoch ihaleye katılmayacak” demişim çıkmış,

“Nurol çekiliyor” demişim çıkmış,

Hesapla, kitapla, akılla yazınca çıkıyor,

Nurol’un ihaleden çekilmesi ile ilgili yaptığı açıklama Ahmet Ertürk’e yanıt gibiydi,

Nurol, “Bilgi odasına girince şaşırdık, İlk altı aylık rakamlar çok iyiydi ama ikinci altı ayda şirketin yapısı çok bozulmuş” diyordu,

TMSF Başkanı “Biz daha iyi yönetiyoruz” derken “Hakiki yatırımcının gördüğü tablo” buydu,

Geçen yıl ve bu yılın ilk altı ayında Sabah-Atv grubu rakiplerinden bir kaç puan hızlı büyüyen, pazar payını arttıran, tirajını, etkisini, saygınlığını yukarı taşıyan bir gruptu,

Bu yılın ilk üç ayında da grup TMSF tarafından değil bizim tarafımızdan yönetildi,

TMSF ilk bir iki ay fazla bir şeye dokunmadığı için geleceğe ilişkin planlamalar yapıldığı için altı aylık veriler iyi çıktı,

Sonrasında TMSF yerini sağlam görüp şirkette kendi bildiklerini yapmaya başlayınca Sabah-ATV çöküşe geçti,

Şimdi bu çöküş hızlanacak,

Peki burada hesap ne?

Hemen anlatalım,

Hesap burayı çökertmek,

Sabah-ATV giderek kan kaybedecek, değer yitirecek,

Piyasada gerçek alıcı kalmayacak,

Ahmet Ertürk’ün burası için uygun gördüğü parayı kimse ödemeyecek,

Fiyat iyice yerlere düştüğü zaman Dinç Bilgin ortaya çıkacak,

“Bana satın” diyecek,

Bunu da aylar önce yazmıştım,

Dinç Bilgin’in elinde bir büyük medya patronuyla yaptığı anlaşma ve ondan aldığı bir teklif mektubu var,

Bu teklif mektubunda 650 milyon dolar yazıyor,

Dinç Bilgin bu para, belki biraz üzerinde bir rakamla TMSF’nin karşısına dikilecek ve “Bu paraya bana verin, Çalışıp borcumun geri kalanını da öderim” diyecek,

Ahmet Ertürk de “Daha fazla veren yok buna verelim bari” diyecek,

Sabah ve ATV geçmişin kartel döneminde olduğu gibi büyük bir medya grubunun uydusu olarak Türk basınındaki tekelleşmeye hizmet eder hale getirilecek,

Uygulanmak istenen senaryo bu,

Başından beri bu şekilde kurgulanan bu oyuna, şimdiye dek müdahale etmeyen ve bu nedenle parçası gibi görünen siyaset bakalım bu işe ne diyecek  

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Erişebildiğimiz ciğerlere de gerekirse mundar diyebildiğimiz zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları