Tam da dediğimiz gibi oldu,
Özelleştirme İdaresi’nden de sorumlu Maliye Bakan’ımızın çocukları, özelleştirilen bir limana işletmesine 2 milyon dolarlık mal sattılar,
Ben de bunu haber yaparken, “Bu haberi başka hiç bir yerde okuyamazsınız” dedim,
Okuyabildiniz mi?
Hayır,
Ne tek bir gazete, ne de benim yazdıklarım hariç tek bir internet sitesi,
Kimse olayı haber yapamadı,
Girmeye çalıştığımız bir AB ülkesinde günlerce, haftalarca konuşulacak ve Bakan’ın istifasıyla sonuçlanacak bir olay Türkiye’de haber dahi yapılamıyor,
Yazdıklarımız yalan mı?
Asla,
Teyidini Mersin limanı’nı işleten şirketin genel müdür yardımcısı veriyor,
İlk yazımda da adı geçen genel müdür yardımcısının bana yolladığı açıklamayı aynen aktarıyorum:
“Sayın ALTAYLI,
Web sitenizde 06,10,2007 tarihinde yayımlanan “Bu Yolsuzluk Haberini Başka Yerde Göremezsiniz!” başlıklı yazınızdaki konular itibariyle konuya açıklık getirilmesi zarureti doğmuştur,
Öncelikle adı geçen Telemobil firmasından sağlanan hizmet sadece güvenlik kamerası değil, limanın kapasitesinin arttırılabilmesi ve faaliyetlerin standardizasyonu ve düzenlenmesinde kritik öneme sahip olan Terminal İşletim Sistemi’dir, Bu sadece bir yazılım olmayıp serverlar, el terminalleri ve liman sahasında bilgi aktarımını sağlayacak kablosuz sistemleri de içermektedir, Ayrıca kapı girişlerini sağlayan ve kamyon plaka okuma sistemlerini içeren program personel giriş çıkışını sağlayan program ve okuma sistemleri (kartlı geçiş sistemi) ve bu konulara ait bilgisayar kablolama, kameralar ve teknik teçhizatın tamamı yer almaktadır, Yapılan piyasa araştırmalarda bazı firmaların söz konusu ürünleri ayrı ayrı sağlayabildiği ancak operasyon programı ve konteynır sistemlerinin işletilmesi ile ilgili Türkiye’de bu hizmeti entegre halde, bir bütün olarak sunabilen sadece tek firma bulunduğu anlaşılmıştır, Yukarıda bahsi geçen sistemlerin bir çoğunun tek yetkili satıcısı Telemobil şirketidir,
Limanımızda kullanmış olduğumuz bu sistem bu alanda dünyada lider konumda olup, ürünleri 23 ülkede 80’den fazla büyük limanda kullanılmaktadır,
Singapur’daki dünyanın en büyük konteynır limanıyla birlikte işlettiğimiz toplam 25 limanda da hâlihazırda aynı sistem kullanılmakta olup, MIP için de aynı program ve teknik ekipmanların kullanılması uygun görülmüştür,
Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A,Ş, ticari bir işletme olup faaliyetlerini ticari mantık çerçevesinde yürütmektedir, yapılan işlemler kanuna uygun olarak sözleşmelerle, fatura karşılığında gerçekleştirilmektedir, Liman içinde kullanılması zorunluluğu yönetmelik ve kurallarla öngörülmüş olan ancak yıllarca yatırım yapılamadığından hayata geçirilemeyen bu sistemi, özelleştirmeden sonra firmamızın bu yönetmelik ve kanunlara uyma zorunluluğu çerçevesinde limanda uygulamaya koyma yükümlülüğü bulunmaktadır, Bu sistemlerin Türkiye’deki temsil hakkının hangi firma ya da kişilerce alındığı şirketimizin konusu değildir,
Ayrıca Telemobil bizim Limanı devir alış tarihimizden 2,5 yıl önce 5 Ocak 2005 tarihinde kurulmuş (Limanı devir alış tarihimiz 11 Mayıs 2007) olup Telemobil tarafından temsilciliği yapılan markalar Türkiye’de özel sektör tarafından işletilen diğer birçok Limanda da kullanılmaktadır,
Bilgilerinize sunarım,
Saygılarımla,
KÜRŞAT TEZKAN
MIP Genel Müdür Yardımcısı”
Bu açıklamayla konu daha da anlaşılır hale geliyor değil mi?
Limanların özelleştirilmesi işlemine başlanırken, Özelleştirme’den sorumlu Bakan’ın çocukları bir şirket kurmuş ve bu limanlarda kullanılacak bazı ekipmanların temsilciliğini almış,
Ve kim liman alırsa kapısına dayanmışlar,
Benim bu alımları Maliye Bakanı’nın çocuklarından yapan firmalara söyleyecek tek bir sözüm olmaz, Onlar ticaret erbabı,
Peki ya Bakan Bey!
O neyin erbabı?
Bu arada benim yazımdan sonra TBMM’sinde Bakan Unakıtan’la ilgili bir soru önergesi verildi,
Bakalım ne yanıt verilecek!
Muhabirlere Çağrı
Maliye Bakanı ile ilgili yazım yayınlandıktan sonra Doğan Grubu başta olmak üzere çeşitli gazetelerde çalışan muhabir arkadaşlar aradılar,
Hepsinin söylediği şu:
“Fatih Abi, Maliye Bakanı başta olmak üzere pek çok bakanla ilgili yolsuzluk dosyaları, kaçak inşaat belgeleri bulup çıkartıyoruz, Bunların hiç biri yayınlanmıyor, Geçen seneye kadar bu haberleri müdürlerimize verirdik ama yönetim gazeteye koymazdı, Şimdi artık müdürlerimize bile veremiyoruz, Çünkü bu tür haberler artık istenmiyor, Hatta artık haber bile istenmiyor”
Şaka yapmıyorum,
Pek çok muhabir arkadaşım, kardeşim böyle diyor,
Muhabir arkadaşlarım,
Elinize geçen her türlü yolsuzluk, usulsüzlük haberini bana yollayabilirsiniz,
Bunları isterseniz sizin imzanızla, istemezseniz imzasız olarak yayınlarım,
Kendinizi yalnız, çaresiz ve bağlanmış hissetmeyin,
Burası hepinizin, hepimizin yeri,
İyi kötü sesimizi çıkarabiliyoruz,
Telefonum ve internet sitem hepinize açık,
İnanç Baskı Unsuru Olursa
Aydınlık’ta yayınlanan spor ile ilgili röportajımdan sonra çok sayıda mail aldım,
“İnsanların inançlarından sana ne?” diyen,
Çok haklılar ama röportajın tamamını okumadıkları için böyle yazıyorlar,
O röportajda Galatasaray’daki tarikatlar konusu açıldığı zaman benim verdiğim yanıt aynen şu: “Kimsenin inancına karışamayız, İsteyen tarikatçı olur, isteyen dinsiz imansız, Ancak tarikatı takım içinde yaymaya çalışmak, bunu takımdaki gençler üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanmak ve tarikata girmeyenin takıma girmesini engellemek isteyene karşı çıkarım”
Hakan Ünsal meselesine gelince,
Hakan Ünsal’ı takımdan tarikatçı olduğu için gönderdiğimizi söylemedim,
Hakan Ünsal, disiplinsiz davranışları ve özellikle de Barcelona maçındaki centilmenlik dışı hareketleri nedeniyle teknik direktör Lucescu tarafından kadro dışı bırakılınca gönderildi,
Hakan Ünsal’ın da ayrılmasıyla birlikte o dönemde takımda tarikatçı futbolcu kalmamış oldu,
Kimsenin inancına karışmam, Ama inançlar baskı unsuru ve çeteleşme vesilesi olursa karışırım,
İster futbol takımında, isterse iş yerinde,
