Yeni Bir Komşumuz Var

Başbakan Erdoğan’ın Bush’la yaptığı görüşmenin pek de iyi geçmediği, Hem Oval Ofis’teki yüz ifadesinden, hem de ardından yaptığı basın toplantısındaki havasından belliydi,

Oval Ofis’te gazetecilerin içeriye alındığı her seferinde Tayyip Erdoğan’ın yüzü güler, neşeli bir tonla açıklamalar yapardı,

Bu kez ise tam tersi bir durum söz konusuydu,

Erdoğan gayet asık yüzlüydü, Oval Ofis’te alışık olduğumuz neşeli hali yoktu,

Nedenini sonra anladık,

Başkan Bush, Kuzey Irak’a ABD şemsiyesi açmıştı,

Barzani’nin kendi korumaları altında olduğunu, bölgeye yapılacak geniş çaplı bir harekata sıcak bakmamak bir yana, izin vermeyeceklerini, bölgeyle ilgili sorunları ABD ve Kürt yönetimi ile çözmeleri gerektiğini Başbakan Erdoğan’a açık bir dille anlatmıştı,

Belli ki, “Barzani’ye ilişmeyin” denmişti,

PKK konusunda ABD’nin bir sıkıntısı yoktu,

PKK’ya istediğimizi yapabilirdik,

O ABD’nin sorunu değildi,

ABD orada da tavrını belli ediyordu,

“PKK bizim sorunumuz değil, Barzani onları koruyor ama bunu bizim istediğimiz için değil kendi istediği için yapıyor, Barzani’ye dokunmadığınız müddetçe PKK’ya yönelik hareketleriniz bizi ilgilendirmez” demek istiyordu Başkan Bush,

Hatta biraz daha ötesine geçiyorlardı,

“Siz Barzani’ye dokunmayın, Biz de size PKK ile ilgili bilgi aktaralım, Etrafa zarar vermemek koşuluyla sadece PKK kamplarına yönelik nokta operasyonlar yapabilirsiniz” iması vardı ABD’nin söylediklerinde,

Şunu herkes anlamalı ki, Türkiye’nin Kuzey Irak’a bir askeri operasyon yapması artık hayaldir,

Başbakan Erdoğan’ın Genelkurmay 2, başkanı Saygun’u yanında götürüp, görüşmeye sokması askere jest ötesinde “Gelin kendi kulaklarınızla duyun, Sıkıntımızı anlayın”  diye yapılmış bir harekettir,

Büyük gürültülerle çıkarılan tezkerenin bir önemi kalmamıştır,

Artık yeni komşumuz ABD’dir,

Kuzey Irak bir Amerikan eyaletidir,

Tabii bir süreliğine,,,,

 

 


Yazan Özkök, Onaylayan Hakim

Aydın Doğan’ın avukatlarının Umur Talu’ya yolladığı terbiyesiz açıklamadan sonra pek çok tepki var,

Pazar günü ben de tepkimi  Turktime,com ‘da gösterdim,

Fakat görüyorum ki, okların hedefinde Aydın Doğan’ın avukatı Profesör Köksal Bayraktar ve onun yardımcılarından Avukat Şehnaz Yüzer var,

Avukatlara tepki çok anlamsız,

Çünkü onların kendilerine söyleneni yapmaktan öte bir görevleri, bir şansları yok,

Bunu yapıyor olmaları, gönderdikleri yanıtlara katıldıkları anlamını taşımıyor,

Hatta tekzip ettikleri yazıya hak veriyor bile olabilirler ama işlerini de yapmak zorundalar,

Hıncal Uluç ise avukatlara çok kızgın ve diyor ki, “Hangi hakla bunları yazar bu terbiyesizler”

Hıncal Abi çok yanılıyor,

Aydın Doğan’ın bu gibi tekziplerini avukatlar yazmıyor,

Bunları çoğunlukla, hatta her zaman Ertuğrul Özkök kaleme alıyor,

Tekzibin etkileyici olması, gazeteci diliyle yazılmış olması için bunlar Özkök tarafından kaleme alınıyor, Aydın Doğan tarafından onaylanıyor ve muhatabına gönderilmek üzere hukukçulara teslim ediliyor,

Burada ne kendini korumaya çalışan Aydın Doğan’a, ne de onun adına tekzip metinlerini yollayan avukatlara kızmamak lazım,

Bence asıl sorun yargıda,

Yargıçlar, önlerine konan abuk sabuk tekzip metinlerini aynen onaylayıp gazetelere yolluyorlar,

Belgeli, bilgili yazılarınıza bile hakaret dolu yanıtlar veriliyor,

Bazı tembel hakimler yazıyı okumadan, gönderilen tekzibi okumadan, ikisi arasındaki bağlantıyı incelemeden, hukuktaki ölçülülük ilkesini göz önüne almadan “Cevap hakkıdır” diyerek en olmadık metinleri onaylayabiliyorlar,

Sadece Aydın Doğan değil, Adnan Hocacılar veya bazı üçkağıtçılar bu yöntemi başarıyla kullanıyorlar,

Burada kızılması gereken adres avukatlar değil yargıdır,

Cevap hakları veya yanıtlar yazıyla orantılı olmalıdır,

Hele hele belgeli doğrulara yanıt olacak iş değildir,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Baş olan ayaklar kendini baş zannetmediği zaman

Erişilebilirlik Araçları