TSK’ya düşen

Türk Silahlı Kuvvetleri, yakın tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşıyor,

27 Nisan Muhtırası ile Türkiye ile ilgili fikirlerini beyan eden TSK, sürece müdahil olduğunu gösterdi,

Seçimlerden sonra da Genelkurmay Başkanı 27 Nisan Muhtırasının arkasında olduklarını söyledi,

Buraya kadar bir sorun yok,

Asker beklentisini açıklayıp, seçilecek Cumhurbaşkanı kim olursa olsun kendi bakış açısını belirtmiş ve hassasiyet bildirmiş olabilir,

Komedi Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasından sonra başladı,

Cumhurbaşkanım yerine Cumhurbaşkanı demek, selam vermemek gibi bir "Gösteri" yapıldı,

Burada da sorun çok büyük değil,

Ancak 30 Ağustos törenlerinde olmayacak şeyler oldu, Bir gün önce "Cumhurbaşkanı" olan Gül, 30 Ağustos’ta terfi ederek "Cumhurbaşkanım" mevkiine yükseldi, Gösterişli selamlar verildi,

Bütün bunlar TSK’yı inanılmaz ölçüde yıpratan tavırlar oldu,

Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri, 2000 yıldan beri Dünyanın en büyük, en güçlü, en yenilmez ordularından biri olan Türk Silahlı Kuvvetleri "Prensipleri" ve bu prensiplerdeki "Tutarlılığı" ile ünlüydü,

İlk kez bir tutarsızlık sergilendi,

Rejimin geleceği ile ilgili kaygısı olanlarda birden bire "Kime güveneceğiz" soru işareti oluştu, Silahlı Kuvvetler düşmanlığı yapan rövanşistlerde ise "İşte böyle yaptırırız" nidaları yükseldi,

Bu durumun Türk Silahlı Kuvvetlerini en azından moral olarak yıprattığı aşikar,

Ve Türkiye’de yıpranması gereken en son kurum TSK,

Türk Silahlı Kuvvetleri bu yıpranmanın nedenini iyi ölçüp biçip, bunu ortadan kaldıracak adımı atmak zorunda,

Ne olursa olsun,,,   

 

 


Rövanşistlere

Türkiye’de belirli bir grup yıllardan beri asker düşmanlığı yapıyor,

Bu grup homojen değil,

İçlerinde azgın demokratlar, radikal islamcılar, bazı tarikatların mensupları, eski solcular, vatan hainleri, bölücüler gibi çeşitli unsurları barındırıyor,

Sonuncular hariç, diğerleri ciddi bir "Salaklığın" pençesindeler,

Türkiye’de askeri güçsüzleştirmek, pasifize etmek gibi bir amaçları var,

Buna örnek ve gerekçe olarak da Avrupa’daki durumu gösteriyorlar,

İyi de Türkiye’deki durum Avrupa’daki durumla bir mi?

Avrupa’da hangi ülkenin komşuları Suriye, Irak, olası bir kürdistan, İran, Ermenistan ve Gürcistan?

Hangi Avrupa ülkesi yıllardır dış kaynaklı bölücü terörle asker marifetiyle savaşıyor?

Avrupa’nın neresinde demokrasiyi ortadan kaldırmak isteyen şeriat tehlikesi var?

Türkiye gibi bir ülkede zayıf, güçsüz, özgüvenini kaybetmiş bir orduyla neler olabileceğini hesaplıyorlar mı!

Avrupa’nın neresinde politikacıların yapması muhtemel vahim bir hatanın bedelini ordu savaşarak ödeyecek?

Bunu düşünüyorlar mı?

Düşünüp de ordu düşmanlığı yapıyorlarsa, onları da vatan hainleri ve bölücüler sınıfına sokmakta fayda var,

Düşünmüyorlarsa sadece aptallar ki, o da hayli tehlikeli bir durum,

 

 


Sonradan görmelik

Hürriyet’in genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök geçen pazar damdan düşer gibi "Ben de sonradan görmeyim" diye bir yazı kaleme aldı,

İyi otomobile 50 yaşından sonra bindiğini, iyi şarabı 40 yaşından sonra içtiğini anlatan bir yazı,

Herkes şaşırdı,

Aristokrat havalardaki Özkök’ün böyle bir yazı yazmasının nedeni ne olabilirdi!

Özkök’ün bu yazıyı neden yazdığını sadece geçen hafta CNN Türk’te Taha Akyol’un programını izleyenler anladı,

Akyol’un konuğu İstanbul beyefendisi Doğan Hızlan’dı ve Hızlan programda bir "Sonradan görme tarifi" yapmıştı,

"Babadan veya aileden zengin olmayıp kendi kazandığı parayla ileri yaşlarda zengin olanlar sonradan görme olurlar" diyerek istemeden de olsa birilerini hedef aldı,

Hızlan’ın sözleri büyük ihtimalle Doğan Grubu’nda sıkıntı yarattı,

Bu sözler belirli bir hedefe doğru yönelince Ertuğrul Özkök tipik bir bodyguard gibi davranıp kendini Hızlan’ın ağzından çıkan okun önüne attı,

Yazının maksadı bundan ibarettir,

Anlamayanlara duyurulur, 

 

 


Tiraj yalanı

TMSF’nin Sabah’ın başına oturttuğu tosun, haftada iki kez gazetesini yazıyor,

Neden diye merak ettim,

Kimi diyor ki, "Kendini başarılı göstermek için yazıyor, Satıştan sonra belki yeni gelen beni burada tutar diye"

Kimi de diyor ki, "Yazacak konusu yok, Sıkıştı mı Fenerbahçe yazıyor, O da yoksa gazetenin başarısını yazıyor"

Hangi nedenle yazıyor bilmiyorum ama "Yalan" yazıyor,

Diyor ya, "Sabah’taki tahribatı giderdik, Tirajımız yükseliyor falan,

Tamamen palavra,

Bakın TMSF öncesi Sabah’ın tirajını ben söylemiyorum, rakamlar söylüyor,

Mesela Mart ayının ilk haftasında Sabah’ın tirajı 553 bin 783,

Ondan bir önceki haftaki tiraj ise 541 bin 885,

Peki tosunun çok övündüğü bugünkü tiraj ne?

513 bin,

Yani mart ayındaki tirajdan 30 bin daha eksik,

Ama tabii hesap o değil,

Çünkü yaz aylarında Sabah ve Hürriyet’in tirajları yaklaşık 40-50 bin arasında artıyor,

Yani 513 binlik tirajda bir de yaz etkisi var,

Bir de Mart ayına oranla siyasetin ne kadar daha hareketli olduğunu, bir seçim, bir de Cumhurbaşkanlığı seçimine rağmen tirajın bu noktada olduğunu düşünürseniz ortaya ciddi bir sorun çıkıyor,

Sabah’ın başındaki tosunun övünebileceği tek şey var, Sabah’la Hürriyet arasındaki tiraj farkı azaldı,

Ama bu Sabah’ın başarısından değil, Hürriyet’in çuvallamasından kaynaklanıyor, Sabah yükselmedi, Hürriyet düştü,

Normal şartlarda bugün Sabah Hürriyet’i geçmiş olurdu,

Tabii 1, sayfada "Türkiye’de gençler Jaguar alıyor" manşetleriyle değil,

NOT: Böyle şeyleri yazmayı sevmiyorum ama bazıları kendilerine hek edilmemiş payeler veriyor, Bazıları da bunlara inanıyor, Ne başkasının hakkının yediririm, ne de kendiminkini,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yazar olacaklarda asgari bir zeka düzeyi arandığı zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları