Dolmabahçe buluşmasında ne konuşuldu?

TSK’nın 27 Nisan’da yayınladığı e-muhtıradan sonra Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Büyükanıt Dolmabahçe Sarayı’nda biraraya gelip, iki saatlik bir “Başbaşa görüşme” yapmışlardı,

Bu görüşmenin içeriği hiç bir zaman açıklanmadı, Ancak bazı yazarlar “Ciddi kaynaklardan” edindikleri bilgilerle neler konuşulduğunu öğrenip kaleme aldılar,

Bu gazetecilerin yazdığı ve o günlerde ciddiye alınan bilgilere göre, Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasındaki bu “Kapalı” görüşmede şunlar konuşulmuştu:

1, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesi sağlanacak yerine üzerinde toplumun ve siyasi kanatların uzlaşma sağladığı bir AKP’li bulunacaktı,

2, Hükümetteki bazı sivri bakanlar tırpanlanacak, yerlerine ılımlı isimler getirilecekti,

3,  Bülent Arınç’ın daha fazla tahribat yapması engellenecekti,

Önemli kaynaklara sahip gazetecilere göre Dolmabahçe’de bunlar konuşulmuştu,

Ancak 60, hükümetin açıklanmasından sonra beni arayan çok önemli bir kaynak şöyle dedi:

“Fatih Bey, ben Dolmabahçe’de neler konuşulduğunu çok iyi biliyorum, İlgilenirseniz anlatayım”

Tabii ki, ilgilendim ve Dolmabahçe’de neler Tayyip Erdoğan ile Yaşar Büyükanıt’ın neler konuştuğunu öğrendim,

Ele alınan ilk konu Roberto Carlos’un transferi olmuş, Büyükanıt Carlos’un yaşlı olduğunu ve Fenerbahçe’ye fayda sağlamayacağını söylemiş ve bir oyuncu için bu kadar yüksek miktarda dövizin ödenmesinin doğru olmadığını belirtmiş, Buna karşın Erdoğan, Roberto Carlos’un Türkiye’nin tanıtımına katkı sağlayacağını ve Fenerbahçe’nin uluslararası bir marka olmasına yol açacağını söylemiş, Döviz konusunu merak etmemelerini Merkez bankası’nda yeterli miktarda döviz bulunduğu hatırlatmış,

Daha sonra konu Zico’ya gelmiş,

Büyükanıt Zico’yu teğmenliği döneminde seyrettiğini, çok beğendiğini, bu kadar büyük bir futbolcunun iyi teknik direktör olmamasının mümkün olmadığını aktarmış, Tayyip Erdoğan ise Ertuğrul Sağlam’ın iyi bir teknik direktör olduğunu yerli hoca ile çalışmak gerektiğini söylemiş, Ancak Büyükanıt eşinin başının örtülü olması nedeniyle Sağlam’ın teknik direktörlüğünün Fenerbahçe Cumhuriyeti’ne sorun yaratacağını belirtmiş,

İkili son olarak Federasyon meselesini ele almışlar, Tayyip Erdoğan, Ulusoy Federasyonu’nun Fenerbahçe açısından sorun yarattığını, Federasyon’a güvenmediklerini aktarmış, Bunun üzerine Yaşar Büyükanıt Fenerbahçe’nin resmi internet sitesine Ulusoy’a yönelik bir muhtıra koyulmasını ve bu sayede Federasyon’un seçime gitmesinin kaçınılmaz olacağını söylemiş,

Erdoğan ve Büyükanıt bu konuları ele aldıktan sonra Fenerbahçe’nin ilk Şampiyonlar Ligi maçında Şeref Tribününde buluşmak üzere sözleşip vedalaşmışlar,

İşte meşhur “Dolmabahçe buluşması”nda konuşulanlar bunlar,

Aslında Dolmabahçe değil, Fenerbahçe buluşmasıymış,

NOT: Yukarıda yer alan yazı tamamen hayal ürünüdür, Gerçek kişi ve olaylarla benzerlikler rastlantıdan ibarettir, 

 

 


Ne Demokrat Milletmişiz Be!

 

Yazılara gelen yorumlara, www,fatihaltayli,com,tr den gelen doğrudan mesajlara bakıyorum ve gururlanıyorum,

Dünyanın en demokrat milleti olmuşuz da haberimiz yokmuş,

Herkesin ağzında bir demokrasi, demokratlık sözüdür gidiyor,

Demokratlığın anlamını bilmeyenler, demokratı doğru düzgün yazamayanlar bile bir demokrat bir demokrat sormayın,

Otomobilinin arka camına “Egemenlik Kayıtsız şartsız Allah’ındır” yazanlar, internete oturunca “Demokrasi” diye yazıyorlar,

Sakın yanlış anlamayın, Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinde anti demokratik bir taraf falan görmüyorum,

Demokrasiye karşı falan da değilim,

Ama demokrasinin D’sine inanmayanların, işlerine gelince demokratlık postuna bürünmelerine de dayanamıyorum,

Kusura bakmasınlar,

Demokrasi hiç de onların anladığı şey değil çünkü,

Demokrasi çoğunluğunun dediğinin olması değil, azınlığın haklarının korunması rejimidir,

Demokratlık da kazanan çoğunluğun kaybeden azınlığa tahakkümü olmadığı gibi çoğunluğun azınlığa sövmesi hiç değildir,

 

 


Kim Yakışır

 

Gördüğüm kadarıyla Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasına müthiş tepkiliymişim gibi bir algılama var,

Hayır değilim,

Elbette orada herkesin kabul edibeliceği birinin oturmasını, uzlaşmanın aranmasını, yersiz bile olsa Cumhuriyet’in kazanımlarıyla ilgili şüpheler uyandırmayacak birinin olmasını tercih ederdim ama Gül seçildiğine göre, benim Cumhurbaşkanım Gül’dür,

Üstelik de, Abdullah Gül’ü Çankaya’ya çıkacağını ilk söyleyen de herhalde benim,

Galiba geçen yazdı, Sabah’ın Ankara Temsilcisi Aslı Aydıntaşbaş’la birlikte Gül’ün Dışişleri Bakanlığı’ndaki  ofisindeydik,

Abdullah Gül’e Tayyip Erdoğan’ın veya kendisinin Cumhurbaşkanı olması halinde ortaya çıkabilecek sorunları anlatıyordum,

O da bunların bazılarının mümkün olduğunu kabul ediyordu ama “Çok da sorun çıkmaz” diyordu,

Sonra kendisine dönüp, “Tayyip Bey’i biraz tanıyorsam Cumhurbaşkanı sizi yapacak, Bu kehanetim çıkarsa Çankaya’da ilk röportajı bana verin” dedim,

“Söz” dedi ve ekledi, “Ama hiç zannetmiyorum,”

O an Gül de, ben de biliyorduk ki, bu kehanette bulunmuş olmam gerektiğinde Gül’ü en ağır şekilde eleştirmeyeceğim anlamına gelmiyordu,

Çünkü Gül’le olan muhabbetim, benim onun o dönemki partisini ve hükümetini en sert, hatta yıkıcı bile sayılabilecek bir şekilde eleştirdiğim günlerde bile farklı değildi,

O günleri de başka bir gün yazarım,

NOT: Doğrusunu söylemek gerekirse ben Çankaya’ya kimseleri yakıştıramıyorum, O makama oturan herkesi o makamın ilk sahibi ile kıyasladığım içindir belki de,

 

 


Teşekkürler Güneş Taner

 

“Güneş Taner TBMM üyesiyken, belki de Bakan’ken Dinç Bilgin döneminde Sabah’tan ayda 100 bin dolar maaş alıyordu” dedim,

Önce ses seda çıkmadı,

Sonra yeniden bağırdım bu kez ses geldi,

Gazeteler veya televizyonlar değil ama bir internet sitesi, Superpoligon Güneş Taner’e ulaşıp benim iddiamı sormuş,

Güneş Taner şöyle demiş:

“Fatih Altaylı yalan söylüyor, Ben Sabah’tan maaş almadım, Benim maaş aldığım yer Medya Holding’di, Orada danışmanlık yaptım, Ayrıca Fatih Altaylı yalan söylüyor, Ben o sırada bakan değil milletvekiliydim, Fatih Altaylı yalan söylüyor aldığım maaş 100 bin dolar değildi, Fatih Altaylı yalan söylüyor son 4 ayın maaşını alamadım”

Taner’in Medya Holding dediği,  o dönem Sabah’ın sahibi olan şirket, Ben zaten Bakan’dı demedim, O dönem milletvekili veya bakan olabilir, tam tarihi hatırlamıyorum dedim, Ama bir kez bakan oldunuz mu, ölünceye kadar bakan diye anılırsınız, Herkes size Sayın Bakanım diye hitap eder, Maaşım 100 bin dolar değildi diyor, Bilemem, belki resmi olarak daha düşük gösterilmiştir, Son 4 ayı alamadım diyor, Doğru, Çünkü gazete batmış, Dinç Bilgin’e hacizler gelmişti, Almak istemiş ama alamamış,

Ben gerçekten yalancıyım,

Bunu yüzüme vuran “Doğru adama”  teşekkür ederim,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Teleskopla gördüğümüz şeyleri, gözümüzle gördüğümüzü zannetmediğimiz zaman

Erişilebilirlik Araçları