Seçilen kaybeder demiştik

Seçimden önce ne yazmıştık,

“Önümüzdeki dönem ekonomik krizlere gebe, AKP’den başkası iktidar olursa bir dahaki dönem AKP daha güçlü gelir, AKP iktidar olursa kerametin kendisinde olmadığı ortaya çıkar”

Bunu yazmıştım ama doğrusu bu kadar hızlı gelişmeler de beklemiyordum,

Ekonomik başarıları kendine yoran AK Parti, ekonomik başarısızlığı Dünya piyasalarına bağlıyor,

Oysa onu da yazmıştım,

“AKP’nin ekonomik başarısı Dünya konjonktürünün gereği, Bizim benzerlerimiz, Brezilya, Meksika, Arjantin ve Rusya’nın ekonomileri son 5 yılda bizden daha olumlu gelişmeler kaydetti” diye,

Bu durum şimdi de öyle,

Global ekonomik gelişmelerin negatif etkisi, Türkiye’de bu saydığım ülkelere oranla daha fazla hissediliyor,

Dün konuştuğum yatırım yöneticileri “Piyasada alıcı olsa borsa çok daha hızlı inecek  de Allahtan alıcı yok, Likidite neredeyse sıfıra indi,” diyorlardı,

Bütün bu gelişmelerde şaşılacak hiç bir şey yok,

Dünya ekonomisi son 6-7 yıldır soluksuz büyüdü,

Şimdi bir check-balance yapmak zorunda,

Şu anda kriz zannettiğimiz şey bunun öncüsü,

Daha büyüğüne herkes hazır olsun,

En geç 1 yıl içinde,

NOT: Genelkurmay Başkanı konuşmadı, Cumhurbaşkanı konuşmadı, Medya zaten konuşmuyor, Peki bu borsa niye düşüyor, Acaba bir şeyler yapıp da Genelkurmay Başkanı’nı konuştursak da suçu ona mı atsak! 

 

 

 

 

 


Sabah Olsaydı!

Medya çalışanları, en üsttekinden, en alttakine kadar herhalde çok sesli, çok patronlu basının ne anlama geldiğini anlamışlardır,

Emin Çölaşan Pazartesi günü neydi?

Türkiye’nin en çok okunan, en güçlü yazarlarından biri,

Salı günü ne oldu?

Bir hiç,

Bunu kişilik anlamında söylemiyorum elbette, Ama yazacak bir yeri olmazsa, yazar nedir ki!

İki dudak arasında sıkışmış bir garip kalemşor,

Sabah bugün gerçek bir gazete olarak var olsaydı Emin Çölaşan’ı kovmaya güçleri yeter miydi?

Bakın Sabah’ın TMSF’ye geçtiği günden beri Doğan Grubu medyasında olanlara,

Yüzlerce gazeteci kapının önüne kondu,

Gözcü gibi muhalif bir gazete kapatıldı,

Bir büyük yazarın işine son verildi,

Bir kaçının daha topun ağzında olduğu söyleniyor,

Neden?

Çünkü rakip yok,

Bu adamların gidebileceği, özgürce yazmaya devam edebileceği bir yer yok,

Tek patronlu basın böyle bir şey,

Basın Özgürlüğünün garantisi ne yasalardır, ne de iktidarlar,

Basın özgürlüğünün tek garantisi çok patronlu basındır,

Bunu acı bir tecrübeyle anladık,

Umarım hiç birimiz bu dersi unutmayız,

 

 

 

 


Ne Yapmalı Acep

Yorumları okudukça sıkılıyorum,

“Aydın Doğan’ın yanından ayrıldın, onun hakkında yazmaya başladın” diyorlar,

Doğan Grubu’nda çalışırken de “Neden patronun hakkında yazamıyorsun?” diyorlardı,

Kimse demiyor ki, “Niye Hürriyet’ten ayrıldın?”

En iyi köşe sendeydi, grubun en büyük televizyonunda tepedeki yöneticiydin, radyoların tamamı sana bağlıydı, prens gibiydin, Senin bıraktığın yerleri paylaşmak için millet birbirini yiyor, sen oraları niye bıraktın diyen yok,

Doğan Grubu’nun benim bildiğim Doğan Grubu olmaktan çıkmaya başladığını gördüğüm için bıraktığımı düşünen yok,

Bugün yazdıklarımı Doğan Grubu’ndayken yazamayacağımı düşünen yok,

Artık güvenmediğim bir patronla devam etmek istemediğimi düşünen yok,

“Niye yazıyorsun” diyen var,

Ne yapayım peki?

Eski patronum diye yaptıklarını görmezden mi geleyim,

Eski patronumun şirketi diye POAŞ’ın vergi kaçırdığını yazmayayım mı?

Bir düşünsenize, siz ne istiyorsunuz!

 

 

 

 


Onu Da Kovacak Mısınız!

Ertuğrul Özkök’ün yazılarında belirli bir samimiyetsizlik her zaman vardır,

Çünkü gerçek fikri ile grup çıkarı arasındaki sıkışmışlık, yazılarının ruhuna işler, sırıtır,

Fakat Emin Çölaşan’ı kovduğu yemeği anlatan yazısındaki kadar “Ruhsuzluğa” şimdiye dek hiç bir yazısında rastlamadım,

İnsanı bir havaya sokulmak istenmesine rağmen, buz gibi, soğuk, duygusuz bir yazıydı, Yazıyı okuyunca hayli güldüm,

Özkök diyor ki, “Hürriyet’te 5 yıl önce ilke kararları aldık, İnsanlara hakaret etmeyecektik, lakap takmayacaktık”

Yani Emin Çölaşan bu kararlara uymadığı için “Atılmış”

Emin Çölaşan’ın bu ilkelere uymadığını şimdi mi farkettiniz!

Gerçekten samimi misiniz Ertuğrul Bey!

Samimiyseniz, ki hiç zannetmiyorum, beslediğiniz tetikçi bana bir lakap taktı,

Sizden emir aldıkça benim hakkımda yazıyor ve  bana “BORAT” diyor,

Sakın yanlış anlamayın, buna kızdığım, sinirlendiğim falan yok,

Ama var olduğunu söylediğiniz ilkelerinize aykırı bir durum diye hatırlatmak istiyorum,

Sizin var olduğunu iddia ettiğiniz ilkeleriniz sadece Emin Çölaşan gibi yazarları mı bağlıyor,

Yoksa tetikçinizi “Yazardan saymadığınız” için mi ilkeleriniz onu bağlamıyor?

Merak ettiğimden soruyorum,

Köpekleri adam yerine koyduğumdan değil!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Türkiye’nin en büyük medya grubu bir internet sitesinden korkup saldırmadığı zaman

Erişilebilirlik Araçları