Cumhurbaşkanlığı meselesinde kimsenin yazmadıkları

Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimini eline yüzüne bulaştırdığını, son ana kadar adayını gizleyerek “Uyanıklık” yaptığını zannederken aslında kendi kalesine gol atılacak bir pozisyon yarattığı hepimiz biliyoruz,

Partisinde bile “Kabul görebilecek” onlarca aday varken, ya da eski Genelkurmay Başkanı Özkök’ü aday gösterip herkesin elini kolunu bağlayabilecekken, o “Abdullah Gül” diyerek  elindeki incirleri berbat etti,

8 ay önce bir erken seçim yapsa yüzde 50’yi zorlayabilecek oy oranını büyük oranda düşürmekle kalmadı hiç yoktan bir de kriz yarattı,

Bu arada Erdoğan’ın Abdullah Gül’ün adaylığını açıklarken kullandığı terminoloji de kimsenin dikkatini çekmedi,

Erdoğan, Gül’ün adaylığı açıkladığı basın toplantısında, “Cumhurbaşkanı adayım kardeşim Abdullah Gül’dür” dedi,

“Adayımız” veya “Partimizin adayı” değil, “Adayım”

Üstelik de “Kardeşim”

Eee, no oldu şimdi? Adayım ve kardeşim seçilemedi,

Oldu mu bu iş!

Ya açıklamanın yapıldığı günün ertesi Sabah Gazetesi’nin manşetine ne demeli!

“Köşk’te Gül dönemi”

Gazeteyi görünce gazetede kalan arkadaşlarımı aradım,

“Biraz erken bir başlık olmamış mı?” diye,

“Niye, ne engel var ki Gül’ün önünde” dediler,

“Türkçe’de güzel bir deyim vardır, Yemeden şükretme diye, Siz etmişsiniz, Hadi diyelim ki, her şey yolunda gitti ve seçildi, O zaman ne başlık atacaksınız?” dedim,

Sonrası malum, Muhtıra falan,

Muhtıraya bakınca anlaşılıyor ki, eğer Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda gerekli çoğunluk sağlansa ve Gül seçilse ertesi gün “Tank Sesiyle uyanacaktık”

Muhtıradan sonra Allahtan Anayasa Mahkemesi mahallelinin namusunu kurtardı,

Sıkışan AKP, Gül’ün adaylığını çekse bir dert, çekmese başka bir dert,

Anayasa Mahkemesi kararı AKP’nin karizmayı “Az çizikle kurtardı”

Peki Abdullah Gül’den Cumhurbaşkanı olur muydu?

Hem olurdu, hem olmazdı,

Eğer sorun “İslamcı bakış açısına sahip olmaksa”, Abdullah Gül orada Tayyip Erdoğan’dan daha katı, daha tutucudur, Daha yumuşak görünmesine karşın daha serttir, daha radikaldir,

Eşine gelince,

Başının örtülü veya türbanlı olması bir yana, kimsenin “Hatırlamak istemediği” bir başka özelliği vardır Hayrunissa Hanım’ın,

Türban meselesi yüzünden Türkiye’yi dava etmiştir,

Ve bu davayı, kaybedeceği belli oluncaya kadar da geri çekmemiştir,

Türkiye’yi AİHM’de dava eden AK Partili bir Cumhurbaşkanı adayının eşi değil de, bir başka adayın eşi olsaydı, “Yalaka basın” neler yazardı bir düşünün,

Aradan bunca zaman geçtikten sonra bunları niye mi yazdım,

Cumhurbaşkanı hala seçilmiş değil,

Yarın öbürgün lazım olur diye

Bas bas bir daha bas

Çiller döneminde Türkiye’de kumarhaneler yasaklandı,

O zaman yazdık “Bu karar yanlış, Denetleyin, Kurallara bağlayın, mafyanın elinden kurtarın ama kapatmayın, Kapatırsanız bu iş gizli gizli yine yapılır ama devlet gelirini 30 bin kişi işini, turizm sektörü de milyar dolarını kaybeder” diye,

Ama Türkiye’de işler akılla değil “Gazla” yapıldığı için dinleyen olmadı,

O gün bugündür başta İstanbul olmak üzere her taraf “Gizli kumarhane cenneti”

İstanbul Emniyet Müdürü Cerrah, “Onlarcası var, Basıp kapatıyoruz, Ertesi gün yine açıyorlar” demişti,

Bunların en bilineni Dalmaz Center denen yer,

Gazetede okudum dokuzuncu kez basılmış,

Haftaya onuncu kez basıldığını da okuruz,

Böyle bir komedi olur mu?

9 kez aynı yer basılır mı?

Türkiye’de basılır, Çünkü Türkiye’de yasalar uygulanmaz, uygulanamaz,

Yahu belli ki, burası bu amaçla kullanılır olmuş,

El koyarsın Dalmaz Center’a, geçirirsin Hazine’ye biter gider,

Bakalım bir daha kimse tapulu malında kumar oynatır mı, ya da tapulu malını kumar oynatana kiraya verir mi!

Vallahi İstanbul polisi iyi niyetli ve namuslu,

Dalmaz’dan avanta alıp bu nafile baskınlardan vazgeçebilirler,

Nasıl olsa bir işe yaramıyor diye,

Tatil yazısı

Adettendir, tatile çıkınca tatille ilgili bir şeyler yazılır,

Ben tatil için, yaz aylarında hiç tartışmasız Dünyanın en güzel yeri olan Göcek’teyim,

Kızım da yanımda,

O buralara yalnız başına gelecek çağa geldiğinde büyük ihtimalle Göcek diye bir güzellik kalmayacak,

Çünkü Göcek’in cennet koylarına yol yapmaya başladılar,

AKP kafasıyla yakında buralara imar izni de verirler, hatta 2B falan diyip buraları da kendi adamlarına satarlar,

Dünya mirası olan Göcek’in korunması lazım,

Bu arada yıllardır yazdığım bir konuya bir kez değinmekte fayda var,

Göcek tekne dolu,

Yüzde 90’ının sahibi Türkler,

Ama bir teki bile Türk bayraklı değil,

Haklılar da,

Çünkü Türkiye’de aklı başında bir Maliye Bakanı çıkıp da, “Yahu şunların vergisini makul bir orana düşürelim de, şunlar hem Türk bayrağı taksın, hem de biz olmayan bir geliri olur hale getirelim” demiyor,

Bu arada ikinci el tekne ithalatı da yasak olduğu için bayrak takamayanlar var,

Bu yüzden de Türkler, hayatlarında görmedikleri ve görmeyecekleri garip ülkelerin bayraklarını taşıyan tekneleriyle dolaşıyorlar,

Biri çıksa da şu saçmalığa son verse artık,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bazi işlere karyşı çıkmayanlar o işlerin sonucunu görünce ağlayıp zırlamadığı zaman,

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları